23/03/2025

19 Mart Kâbusu

19 Mart Salı günü İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’la randevum vardı. Sabah kalktığımda telefonuma görüşmenin iptal olduğuna dair gelen maili gördüm. Ekrem Bey’in bir gün önce iptal edilen diploması ile ilgili programı olacağını düşündüm. Haberleri okumak için X’i açayım dedim, açılmıyor. İnstagram’ı açmak istedim, açılmıyor. Neler oluyor diye arkadaşlara sorayım dedim, Whatsapp’tan mesajlar gitmiyor.
Adeta her şey donmuştu. İnternet üzerinden gazete açınca Ekrem İmamoğlu dahil onlarca kişinin göz altına alındığını gördüm. O gün görüşmeye gideceğim Mahir Bey’de dahil. Sosyal medya kısıtlanmış, İstanbul’un bazı yolları trafiğe kapatılmış ve metroların her durakta durmadığını okudum.
Acaba kâbus mu görüyorum diye kendimi cimcikledim ama rüya değildi, gerçekti. Kendimi 15 Temmuz akşamı darbe haberlerini gördüğümdeki gibi çaresiz hissettim.
Bir gün önce diploması iptal edilen Ekrem İmamoğlu için nasıl 27 kişinin daha diploması iptal edilip o insanların hayatları alt üst edildiyse, 19 Mart sabahı da göz altına almak istedikleri kişilerle ilgili organize olunmasın diye milyonlarca insana iletişimi ve ulaşımı kısıtlayarak kâbus yaşatıldı.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bunu hak etmiyoruz. Ortada millî bir sorun, büyük bir terör saldırısı var gibi ortam yaratmanın hiçbir mantıklı açıklaması olamaz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde birlikte çalıştığım ve bizzat tanıdığım Ekrem İmamoğlu, Murat Ongun ve Mahir Polat’ın ne terörle ilişkisi olduğuna ne de diğer söylenen hususlara inanıyorum.
Ekrem İmamoğlu Belediye Başkanı seçildiği günden beri terörle ilişkilendirilmeye çalışıldı. Çalışma arkadaşlarından Mahir Polat’la birlikte yargılanan isimler oldu ve beraat ettiler. Mahkemeleri takip eden biri olarak zorlama iddialara bizzat şahidim.
İktidarın yakından takip ettiği ve sık sık denetim yaptığı İBB’de şimdiye kadar yolsuzluk yapıldı haberi olmadı da gizli tanık olunca ortaya çıktı öyle mi?
Yahu Ak Partili yetkililerle ilgili gizli de değil âşikar tanıklar konuştu, dosyalar hazırlanıp sunuldu kimse kılını kıpırdatmadı. İhbarların değer görmesi için CHP’linin başka bir CHP’liyi şikâyet etmesi mi gerekiyor? CHP kurultayı veya kongresiyle ilgili iddialar iktidarı neden bu kadar ilgilendiriyor? Ülkenin tüm sorunları bitti bu mu kaldı?
Kimse kusura bakmasın; ben bu ülkede Ergenekon ve Balyoz davalarını görmüş ve önüme konan haberlere inanmış, sınav sorularının çalınamayacağını ısrarla savunmuş biri olarak aynı hataya ikinci kez düşmem.
Elbette her siyasi görüşten yöneticilerden yanlış yapanlar çıkar. Yanlış yapanın ne yanında dururum ne de savunurum lakin “Rabbena hep bana” olmaz. Bendeki kirliye dokunmam ama karşımdakinin lekesine dahi tahammül edemem anlayışı adil değil.
CHP’li belediye başkanlarını ve yöneticilerini telefon görüşmelerini işaret ederek terörle ilişkilendirerek görevden almak hak ama aynı söz konusu görüşmeleri Ak Partililer yapınca sorun yok.
Bu kadar âşikar bu kadar alenen de olmaz ki.
İnsanlara terör yaftasını bu kadar kolay yapıştırmak, içi boş iddialarla gözden düşürmeye çalışmak hiç kimseye ama özellikle inançlı insanlara yakışmıyor. İçinde bulunduğumuz Ramazan ayını huzur ve sükûnetle geçirebilirdik. Bayramda gündemimiz bu mu olmalıydı?
Sürece itiraz edenleri “Yolsuzluğu mu savunuyorsun?” diye susturmak, sokaklara çıkanları tehdit etmek yerine; bu insanlar neden bize inanmıyorlar diye sorgulamak neden kimsenin aklına gelmiyor?
Partili partisiz, muhafazakâr seküler fark etmez, çoğunluğunun mutsuz ve geçim zorluğu yaşayan, gelecekten ümitsiz, adalete güvenmeyen insanların ülkesi olmamız, iktidarın Ekrem İmamoğlu kadar umurunda değil sanırım.

19 Mart Salı günü İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’la randevum vardı. Sabah kalktığımda telefonuma görüşmenin iptal olduğuna dair gelen maili gördüm. Ekrem Bey’in bir gün önce iptal edilen diploması ile ilgili programı olacağını düşündüm. Haberleri okumak için X’i açayım dedim, açılmıyor. İnstagram’ı açmak istedim, açılmıyor. Neler oluyor diye arkadaşlara sorayım dedim, Whatsapp’tan mesajlar gitmiyor.
Adeta her şey donmuştu. İnternet üzerinden gazete açınca Ekrem İmamoğlu dahil onlarca kişinin göz altına alındığını gördüm. O gün görüşmeye gideceğim Mahir Bey’de dahil. Sosyal medya kısıtlanmış, İstanbul’un bazı yolları trafiğe kapatılmış ve metroların her durakta durmadığını okudum.
Acaba kâbus mu görüyorum diye kendimi cimcikledim ama rüya değildi, gerçekti. Kendimi 15 Temmuz akşamı darbe haberlerini gördüğümdeki gibi çaresiz hissettim.
Bir gün önce diploması iptal edilen Ekrem İmamoğlu için nasıl 27 kişinin daha diploması iptal edilip o insanların hayatları alt üst edildiyse, 19 Mart sabahı da göz altına almak istedikleri kişilerle ilgili organize olunmasın diye milyonlarca insana iletişimi ve ulaşımı kısıtlayarak kâbus yaşatıldı.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bunu hak etmiyoruz. Ortada millî bir sorun, büyük bir terör saldırısı var gibi ortam yaratmanın hiçbir mantıklı açıklaması olamaz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde birlikte çalıştığım ve bizzat tanıdığım Ekrem İmamoğlu, Murat Ongun ve Mahir Polat’ın ne terörle ilişkisi olduğuna ne de diğer söylenen hususlara inanıyorum.
Ekrem İmamoğlu Belediye Başkanı seçildiği günden beri terörle ilişkilendirilmeye çalışıldı. Çalışma arkadaşlarından Mahir Polat’la birlikte yargılanan isimler oldu ve beraat ettiler. Mahkemeleri takip eden biri olarak zorlama iddialara bizzat şahidim.
İktidarın yakından takip ettiği ve sık sık denetim yaptığı İBB’de şimdiye kadar yolsuzluk yapıldı haberi olmadı da gizli tanık olunca ortaya çıktı öyle mi?
Yahu Ak Partili yetkililerle ilgili gizli de değil âşikar tanıklar konuştu, dosyalar hazırlanıp sunuldu kimse kılını kıpırdatmadı. İhbarların değer görmesi için CHP’linin başka bir CHP’liyi şikâyet etmesi mi gerekiyor? CHP kurultayı veya kongresiyle ilgili iddialar iktidarı neden bu kadar ilgilendiriyor? Ülkenin tüm sorunları bitti bu mu kaldı?
Kimse kusura bakmasın; ben bu ülkede Ergenekon ve Balyoz davalarını görmüş ve önüme konan haberlere inanmış, sınav sorularının çalınamayacağını ısrarla savunmuş biri olarak aynı hataya ikinci kez düşmem.
Elbette her siyasi görüşten yöneticilerden yanlış yapanlar çıkar. Yanlış yapanın ne yanında dururum ne de savunurum lakin “Rabbena hep bana” olmaz. Bendeki kirliye dokunmam ama karşımdakinin lekesine dahi tahammül edemem anlayışı adil değil.
CHP’li belediye başkanlarını ve yöneticilerini telefon görüşmelerini işaret ederek terörle ilişkilendirerek görevden almak hak ama aynı söz konusu görüşmeleri Ak Partililer yapınca sorun yok.
Bu kadar âşikar bu kadar alenen de olmaz ki.
İnsanlara terör yaftasını bu kadar kolay yapıştırmak, içi boş iddialarla gözden düşürmeye çalışmak hiç kimseye ama özellikle inançlı insanlara yakışmıyor. İçinde bulunduğumuz Ramazan ayını huzur ve sükûnetle geçirebilirdik. Bayramda gündemimiz bu mu olmalıydı?
Sürece itiraz edenleri “Yolsuzluğu mu savunuyorsun?” diye susturmak, sokaklara çıkanları tehdit etmek yerine; bu insanlar neden bize inanmıyorlar diye sorgulamak neden kimsenin aklına gelmiyor?
Partili partisiz, muhafazakâr seküler fark etmez, çoğunluğunun mutsuz ve geçim zorluğu yaşayan, gelecekten ümitsiz, adalete güvenmeyen insanların ülkesi olmamız, iktidarın Ekrem İmamoğlu kadar umurunda değil sanırım.

One Comment

  1. Serpil Berat Tezgör 23/03/2025 at 19:23 - Reply

    Sevgili Ayşe Baykal kaleminize kalbinize adalet duygunuza sağlık

Leave A Comment